Bir yanda ülkemizin en nitelikli insanlarının hızla gelişmiş ülkelere doğru aktığı, diğer yandan üzerinde kimlik kartı bile olmayan ne idüğü belirsiz milyonların ülkemize dolduğu günümüzde, bu akışın temel dinamiklerinden biri olan gelişmişlik konusuna yakından bakmak gerekiyor.
Bir ülkenin gelişmişliği, sadece ekonomik gücüyle ölçülmez; eğitim, sağlık, adalet ve sosyal refah gibi alanlarda da ilerlemesine bakılmalıdır. Gelişmiş ve gelişmemiş ülkeler arasında düşünce tarzları açısından önemli farklar vardır.
Gelişmiş ülkeler genellikle eleştirel düşünme, yenilikçilik ve yaratıcı problem çözme üzerinde durur. O nedenle eğitim sistemleri analitik becerileri öğretmeye, bağımsız düşünceyi teşvik etmeye ve girişimci bir zihniyeti geliştirmeye odaklıdır.
Buna karşın, gelişmemiş ülkelerde eğitim sistemleri ezbercilik, uyum ve daha pasif bir öğrenme yaklaşımını önceler.
Gelişmiş ülkeler genellikle gelecek odaklıdır. Ekonomik ve sosyal ilerlemelerini sağlamak için araştırma-geliştirme, uzun vadeli planlama ve yeniliklere yatırım yaparlar. Gelişmemiş ülkeler ise daha çok geçmişe yönelir. Ancak onu da okuyup araştırmaz, akılcı biçimde analiz etmez. Bilmediği geçmişi yalnızca saadet ve zaferlerle dolu ütopik bir evren gibi algılar ve fanatikçe övünür. Ülke bilimsel gerçeklerden koptuğu ve gelişemediği için sık sık acil zorluklarla karşılaşır, sosyo-ekonomik sorunlar nedeniyle krizden krize girer. Her tür sömürüye açık hale gelir.
Gelişmiş ülkeler bireysel bağımsızlık, başarı ve kendini ifade etmeyi önemser. Gelişmemiş ülkeler ise toplumsal normlara uyuma öncelik verir. Sorgulanmayan gelenekler, inançlar ve normlar gibi kültürel faktörler, insanların düşünce tarzlarını etkiler. Bu kültürel farklılıklar, problem çözme yaklaşımlarını ve karar verme süreçlerini, dolayısıyla da ülkenin yönetim sistemi seçimini, insan hakları, düşünce özgürlüğü, adalet ve ekonomi politikalarını belirler.
Gelişmemiş ülkelerde yoksulluk ve imkânsızlıklar nedeniyle insanlar acil hayatta kalma ihtiyaçlarına odaklı olup, genellikle umutsuz ve mutsuzdurlar. Gelişmiş ülkeler daha bol kaynaklara sahip oldukları için halkları daha geniş seçeneklere, kendilerini ve dünyayı keşif imkânlarına sahiptiler.
Gelişmiş ülkelerin ileri teknolojilere daha fazla erişime sahip olması halklarına veriye dayalı karar verme ve dijital okuryazarlık olanakları sağlar. Gelişmemiş ülkelerin insanları ise modern araç ve sistemlere erişme ve bunları kullanma konusunda sıklıkla zorluklarla karşılaşır. İnterneti ağır aksak, birçok web sayfası sansürlüdür.
Söz ettiğim farklılıklar genel geçerlemeler olup, her ülkede veya bölgedeki bireylerin tamamı bu kalıplara uymayabilir. Ayrıca, gelişmiş ve gelişmemiş ülkeler arasındaki sınırlar her zaman net değildir ve her ülkede gelişmişlik düzeyinde bir yelpaze vardır. Diğer bir değişle, en gelişmiş toplumlarda eğitim ve bilinç anlamında çok yetersiz insanlar olduğu gibi, gelişmemiş toplumlarda o koşullara rağmen insanlığın ilerlemesine katkıda bulunan, çevresini aydınlatan bilinçli ve aydın insanlar bulunur.
Bu sonuncuların çoğalması dileğiyle…